Yüksek Sadakat grubunun Eurovizyon parçasının belli olmasından sonra Geleneksel Eurovizyon Parçası Yerme ve Övme Haftası törenle başlatıldı.
Yetkililer, tarafından çok farklı grupların tartışmaya katıldığı haftaya ilişkin olarak bu haftanın temel amacının renkli ve polemiği bol olan sabun köpüğü kıvamında tartışmalar yaşatarak bir haftanın daha geçirilmesi olduğu ifade edildi.
Yetkililerce basın mensuplarına dağıtılan broşürde, tartışmaya katılan grupları şöyle sınıflandırıldı:
1- Bende Bir Zamanlar Bu Yarışmaya Katıldım Grubu: Genel olarak Semiha Yankı ve benzeri şarkıcı, şarkı sözü yazarı ve bestecilerin oluşturduğu grup üyeleri, parçaya yönelik “daha bizden olabilirdi, bir darbuka solosu parçayı daha sıcak yapardı” gibi yorumlarda bulunmaktadır. Katılımcıları kırmamaya ve “siz katıldınız da ne oldu” gibi cümleleri duymamak için değerlendirmeler ve eleştirilerin eleştiri tonu düşük düzeyde olması bu grubun temel yaklaşımını oluşturmaktadır.
2- Ben Bu Parçanın Melodisini Daha Önce Duydum Grubu: Bunlar her yıl eurovizyon parçanın melodisinin çalıntı olduğunu inatla ileri sürerler. “Bak bu parçanın alt yapısında do ve re var; Belçikalı Yeh Yeh grubunun parçasında da
si ve do var” gibi açıklamalarda bulunurlar. Benzetilen parçanın kaydının bulunduğu cd iile programa katılıp evet tekrar baştan alalım bakın ne kadar benziyor gibi cümleleri sık sık kullanan grup üyeleri bir gün intihli yakalayacaklarını umut ederler.
3- Neden Eurovizyona İngilizce Parça İle Katılıyoruz Diyen Grup: Bu grup üyeleri İngilizce parçası ile katılmaya yönelik “vıdı vıdı, pısı, pısı, dilimiz gitti” şeklinde açıklamalar yaparak, tartışmaya katılıp Türkçe söylemeliyiz derler. Süreç içerisinde sayıları azalan grubun birkaç defa bak Fecri Ebcioğlu ne güzel sözler yazardı gibi çıkış yapan üyeleri vardır.
4- Radikaller Grubu: Bu grup biz Müslüman olduğumuz için dereceye giremiyoruz görüşünü savunmaktadır. Yarışmada alınan birincilik bu grubun savunmasını zayıflatsada bak Güney Kıbrıs Yunanistana nasıl oy veriyor yazık yazık gibi yeni savlar ileri sürmeye başladığı görülmektedir.
5- Anarşist Grup: Bu yarışmaya bir kez olsun ANKARALI Namık ya da Yozgatlı Asiye veya Balıkesirli Hilmi katılamaz mı? gibi sorular ortaya atılarak sistemin paradigması sorgulanır. Hakkı Bulut’un görüşleriyle fikirlerinin taçlandıran grubun yerel medya ağı güçlü, ulusal medya ayağında ise kopukluk bulunmaktadır.
Yetkililer lütfen haberlerinizde bu grup üyelerine eşit mesafede kalın; bütün grupların üyelerine söz fırsatı verin uyarısında bulundular.
1 Mart 2011 Salı
23 Şubat 2011 Çarşamba
ANTALYA’DA DÜZENLENEN HİZMETİÇİ EĞİTİMDE DERS ANLATMAYA ÇALIŞAN EĞİTİCİ LİNCE UĞRADI
Kamu Örgütlenmesi Genel Müdürlüğü tarafından kamu hizmetlerinde verimliliği arttırmak ve mevzuat değişikliğine uyum amacıyla düzenlenen hizmetiçi eğitimde beklenmeyen olaylar meydana geldi.
Konuya ilişkin görüşüne başvurduğumuz Genel Müdür Oğuz Kosovalı hizmetiçi eğitim toplantılarının son derece etkin bir şekilde tamamlandığını; abartılacak bir husus olmadığını; yayın organlarında ifade edilen olayın bir şakadan ibaret olduğunu; bu toplantıdan sonra kamu hizmetlerini daha verimli yürüteceklerini ifade etti.
Herşey Eğiticinin Provakasyonu İle Başladı
İsmini açıklanmasını istemeyen katılımcı ise muhabirimize yaptığı açıklamada, tüm olayların eğiticinin provakasyonu üzerine başladığını belirtti. Kurum çalışanları olarak tam bir uyum içinde toplantılara katılım sergilediklerini ancak eğiticinin “arkadaşlar size iki ders boyunca Torba Kanun ile yapılan değişiklikleri anlatacağım” şeklinde bir cümle kurduğunu bu cümlenin huzursuzluğun fitilini ateşlediğini sözlerine ilave etti.
Artık Vatandaşa Daha Etili Hizmet Ulaştıracağız
Eğitimi düzenleyen Eğitim Daire Başkanı Müjgan İlkokur Toplantı boyunca 12 konunun işlendiğini; 8 eğitmenin toplantıya katıldığıı; derslerde bütün hususların etkin bir şekilde işlendiğini belirti.
Otelden ulaşabildiğimiz kaynaklar ise eğitim süresince 3 Türk gecesi, 2 gece Oldies but Goodies gecesi düzenlendiğini
, katılımcıların uyumlu oldukları, Türk hamamı ve havuzları son derece etkili olarak kullandıklarını belirtti.
Konuya ilişkin görüşüne başvurduğumuz Genel Müdür Oğuz Kosovalı hizmetiçi eğitim toplantılarının son derece etkin bir şekilde tamamlandığını; abartılacak bir husus olmadığını; yayın organlarında ifade edilen olayın bir şakadan ibaret olduğunu; bu toplantıdan sonra kamu hizmetlerini daha verimli yürüteceklerini ifade etti.
Herşey Eğiticinin Provakasyonu İle Başladı
İsmini açıklanmasını istemeyen katılımcı ise muhabirimize yaptığı açıklamada, tüm olayların eğiticinin provakasyonu üzerine başladığını belirtti. Kurum çalışanları olarak tam bir uyum içinde toplantılara katılım sergilediklerini ancak eğiticinin “arkadaşlar size iki ders boyunca Torba Kanun ile yapılan değişiklikleri anlatacağım” şeklinde bir cümle kurduğunu bu cümlenin huzursuzluğun fitilini ateşlediğini sözlerine ilave etti.
Artık Vatandaşa Daha Etili Hizmet Ulaştıracağız
Eğitimi düzenleyen Eğitim Daire Başkanı Müjgan İlkokur Toplantı boyunca 12 konunun işlendiğini; 8 eğitmenin toplantıya katıldığıı; derslerde bütün hususların etkin bir şekilde işlendiğini belirti.
Otelden ulaşabildiğimiz kaynaklar ise eğitim süresince 3 Türk gecesi, 2 gece Oldies but Goodies gecesi düzenlendiğini
, katılımcıların uyumlu oldukları, Türk hamamı ve havuzları son derece etkili olarak kullandıklarını belirtti.
20 Şubat 2011 Pazar
TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜNE İLGİNÇ BAŞVURU
Demir Saylav isimli vatandaş, yaklaşık 43 yıl önce oğluna Berke Can; oğlundan bir yıl sonra dünyaya gelen kızına da Elif Su ismini verdiklerini; o tarihe kadar bu isim tamlamalarına rastlanmadığını ifade ederek, bu tamlamaların patent haklarının kendileri ait olduğu iddiasıyla Türk patent Enstitüsüne başvurdu.
Demir Saylav, mimar bir çift olduklarını ve çocuklarına verilecek isim konusunu eşiyle uzun süre düşündüklerini söyledikten sonra muhabirimize yaptığı açıklamada şu hususları belirtti:
“Bir kış gecesi eşimle birlikte Andy Warhol’un çalışmalarını değerlendirirken, doğacak çocuğumuzun ismi konusunu da artık düşünmeliyiz dedik. Önce Çelik, Pelin, Doğa gibi isimler aklımıza geldi; bu isimleri daha sonra arkadaşlarımıza önerdik; oğlumun doğumundan iki hafta once Berke Can ismine karar verdik; kızımıza ise Elif Su ismini koyduk.Keşke vermez olsaydık. Duyan önce şehirli orta sınıflar; daha sonra kente gelen bütün toplumsal kesimler bu isimleri yeni doğan çocuklarına vermeye başladı.”
Muhabirimize eşiyle birlikte yaptığı isim eskiz çalışmalarını gösteren Saylav, bu isimler bizim hayallerimizdi. Daha sonra önüne gelen aile bu isimleri almaya başladı; akademisyen olan oğlum bir süre bunalıma bile girdi.
Türk Patent Enstitüsü ise böyle bir başvuru konusunda Enstitüsünün kararsız olduğunu, meri mevzuatta böyle bir durumun düzenlenmediği belirtti
Ailenin yaptığı başvuru konusunda bilgi sahibi olan diğer bir aile de çocuklarına Devrim ismi veren ilk aile olduklarını ancak bunu toplumsal amaçlarla yaptıklarını halkın bu ismi çocuklarına rahatça verebileceklerini belirtti.
Muhabir: Ceren Gül Akdemir
Demir Saylav, mimar bir çift olduklarını ve çocuklarına verilecek isim konusunu eşiyle uzun süre düşündüklerini söyledikten sonra muhabirimize yaptığı açıklamada şu hususları belirtti:
“Bir kış gecesi eşimle birlikte Andy Warhol’un çalışmalarını değerlendirirken, doğacak çocuğumuzun ismi konusunu da artık düşünmeliyiz dedik. Önce Çelik, Pelin, Doğa gibi isimler aklımıza geldi; bu isimleri daha sonra arkadaşlarımıza önerdik; oğlumun doğumundan iki hafta once Berke Can ismine karar verdik; kızımıza ise Elif Su ismini koyduk.Keşke vermez olsaydık. Duyan önce şehirli orta sınıflar; daha sonra kente gelen bütün toplumsal kesimler bu isimleri yeni doğan çocuklarına vermeye başladı.”
Muhabirimize eşiyle birlikte yaptığı isim eskiz çalışmalarını gösteren Saylav, bu isimler bizim hayallerimizdi. Daha sonra önüne gelen aile bu isimleri almaya başladı; akademisyen olan oğlum bir süre bunalıma bile girdi.
Türk Patent Enstitüsü ise böyle bir başvuru konusunda Enstitüsünün kararsız olduğunu, meri mevzuatta böyle bir durumun düzenlenmediği belirtti
Ailenin yaptığı başvuru konusunda bilgi sahibi olan diğer bir aile de çocuklarına Devrim ismi veren ilk aile olduklarını ancak bunu toplumsal amaçlarla yaptıklarını halkın bu ismi çocuklarına rahatça verebileceklerini belirtti.
Muhabir: Ceren Gül Akdemir
19 Şubat 2011 Cumartesi
EUROVİZYON DA BİR TARİHİ SKANDAL ORTAYA ÇIKTI: ÇETİN ALP İKİNCİ OLMUŞ
Eurovisyon Komitesi yıllar sonra bir skandalı açıkladı. 1983 Eurövizyon Şarkı Yarışmasında aslında Çetin ALP ve Kısa Dalga Grubunun ikinci olduğu ancak, konjoktür ve Türklerin Müslüman olması sebebiyle hiç puan almamış gibi işlem yapıldığı duyurdu.
EBU Komite Sözcücü John Reeder, başta yorumcu Çetin ALP olmak üzere söz yazarı Aysel GÜREL ve besteci Buğra UĞUR’a özür borçlu olduklarını ifade etti.
KOMPLOYU ALMANLAR ORGANİZE ETMİŞ
Yarışmanın Münih’te düzenlendiği, o dönemde Almanlar’da yoğun bir Türk düşmanlığı bulunduğu, Helga yengeden sonra Eurovizyonu da Türklere kaptıramayız zihniyeti ile böyle bir oyunun tezgahlandığı vurgulayan sözcü tarihi bir hata sözkonusu herkesten özür diliyoruz dedi.
SKANDAL ARŞİV BELGELERİ İNCELENİRKEN ORTAYA ÇIKMIŞ
Skandalın ortaya çıkarılması ise yarışmayı düzenleyen EBU’nun Eurovision Song Contest arşivinin gözden geçirilmesi sırasında dikkatli bir ses teknisyeni tarafından ortaya çıkarıldı. Ses teknisyeni, ülke puanlarının alınması sırasında ülke spikerlerinin doğal sesleri ile ekrana yansıyan sesleri arasında farklılıkları farketti. Konu incelendiğinde, o dönem görevli olanFrank Naef’İN “ZERO TO TURKEY” olarak adlandırılan organizasyonu kurduğu belirlendi.
ASLINDA TÜRKİYE 141 PUAN ALMIŞ
Türkiyenin 141 puan ile Lükserburgun arkasından ikinci olduğu ancak Türkiyenin puanalarının organizasyon tarafından aritmetik otalama yöntemiyle dağıtıldığı belirlendi.
EBU TÜRKİYEYE TAZMİNAT ÖDEYEMEYİZ AMA İSTERSE BİR KIYI KASABASINDA ŞARKI YARIŞMASINI SPORSOR OLABİLİRİZ.
EBU yetkileleri durumdan üzgün olduklarını ama Türkiye ve yarışmacılara tazminat ödeyemeyeceklerini; güney kıyısında düzenlenen altın güvercin ya da altın mikrofon gibi bir yarışmaya sponsor olabileceklerini vurguladı.
EBU Komite Sözcücü John Reeder, başta yorumcu Çetin ALP olmak üzere söz yazarı Aysel GÜREL ve besteci Buğra UĞUR’a özür borçlu olduklarını ifade etti.
KOMPLOYU ALMANLAR ORGANİZE ETMİŞ
Yarışmanın Münih’te düzenlendiği, o dönemde Almanlar’da yoğun bir Türk düşmanlığı bulunduğu, Helga yengeden sonra Eurovizyonu da Türklere kaptıramayız zihniyeti ile böyle bir oyunun tezgahlandığı vurgulayan sözcü tarihi bir hata sözkonusu herkesten özür diliyoruz dedi.
SKANDAL ARŞİV BELGELERİ İNCELENİRKEN ORTAYA ÇIKMIŞ
Skandalın ortaya çıkarılması ise yarışmayı düzenleyen EBU’nun Eurovision Song Contest arşivinin gözden geçirilmesi sırasında dikkatli bir ses teknisyeni tarafından ortaya çıkarıldı. Ses teknisyeni, ülke puanlarının alınması sırasında ülke spikerlerinin doğal sesleri ile ekrana yansıyan sesleri arasında farklılıkları farketti. Konu incelendiğinde, o dönem görevli olanFrank Naef’İN “ZERO TO TURKEY” olarak adlandırılan organizasyonu kurduğu belirlendi.
ASLINDA TÜRKİYE 141 PUAN ALMIŞ
Türkiyenin 141 puan ile Lükserburgun arkasından ikinci olduğu ancak Türkiyenin puanalarının organizasyon tarafından aritmetik otalama yöntemiyle dağıtıldığı belirlendi.
EBU TÜRKİYEYE TAZMİNAT ÖDEYEMEYİZ AMA İSTERSE BİR KIYI KASABASINDA ŞARKI YARIŞMASINI SPORSOR OLABİLİRİZ.
EBU yetkileleri durumdan üzgün olduklarını ama Türkiye ve yarışmacılara tazminat ödeyemeyeceklerini; güney kıyısında düzenlenen altın güvercin ya da altın mikrofon gibi bir yarışmaya sponsor olabileceklerini vurguladı.
18 Şubat 2011 Cuma
BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ: ESKİMOLARA SALÇAYI SEVDİREN ADAM
Uluslar arası ticaret otoriteleri bir Türkü konuşuyor: Abdullah Mutlu.
Küçük yaşta ticarete başlayan Abdullah Mutlu, son üç yılda yeni pazarları yeni ürünlerle tanıştıran iş adamı olarak tanınıyor.
Başarımı Pazar Analizine Borçluyum
Mutlu, gıda sektöründeki şirketlerini yeni yapılandırma döneminde yeni pazarlara ulaşmanın önemli olduğunun farkına vardığı; komşularıyla dondurma yediği bir sırada Eskimolarla ilgili bir sohbet açıldığını ve bu insanlar ne yer ne içer diye düşünmeye başladığını söyledi.
Eskimolar da salça tüketiminin düşük olduğunu farkına vardıktan sonra National Geographic’in Eskimoları anlatan belgesel setini aldığını; iki yıllık bir Pazar analizinden sonra Eskimolarda salça tüketiminin yıllık %134 arttığı vurguladı.
Sektöre Salçayla Girdi; Televizyon Kurdu.
Eskimoların salçayı her türlü yemeğinde kullanmaya alıştırdığını bunda Eskimolara yönelik kurduğu Televizyon kanalının da etkili olduğunu söyledi.
Ticari Başarısını Yeniş Bir Evlilikle Taçlandırdı
Mutlu, sık sık ticari amaçla gittiği Sibirya da Rozi wrecki’yi tanıdığını ve duygusal bir boşluk sırasında evlendiklerini ekledi. Eskimolarda kadınların çok eşli evliliğin yaygın olduğu; eşinin üçüncü kocası olduğunu vurguladı.
Herkese Yardımcı Olurum
Eskimolarla iş yapacak Türk müteşebbislere yardımcı olabileceğini ancak bir danışmanlık şirketinin de bulunduğunu belirtmeden geçemedi.
TASSA Ajans
İcatlarıyla Tanınan Mucit Sinan Balıkesirli TÜBİTAK İlgisizliğinden Şikayetçi
Yaptığı icatlarla, ev hanımlarını mutluluktan mutluluğa koşturan Sinan Balıkesirli, başta TÜBİTAK olmak üzere kamu kurumlarının ilgisizliğinden şikayetçi. Balıkesirli, maddi olanaksızlıklar sebebiyle hayali olan Endüstri Meslek Lisesine gidemediğini ancak bu durumun icat yapmasını engellemediğini söyledi. Üstün başarılı ilkokul eğitiminden sonra memleketi Yozgat’tan İstanbul’a geldiğini ve yaşamına yön verecek Muhsin Kütahyalı ile tanıştığını; efsanevi hazır Turşu Yap kimyasal formülasyonunu hazırlayan ekipte çalıştığını vurgulayan Balıkesirli, gözleri yaşararak Kütahyalının değeri bilinmeyen bir mucit olduğu tıpkı Tesla gibi icatlarının başkaları tarafından piyasaya sürüldüğü ekledi.
İcatlarıma Sahip Çıkılmıyor
Radyo uzaktan kumandası, küp şekeri eritmeyen çay tabağı, ilk CE işaretli kabak oyma makinesi gibi icatlarının piyasaya yön verdiğini, şu an da meyve ve sebzeleri maşallah ibaresi ile soyacak 7 parçalı bir bıçak seti üzerinde çalıştığını heyecanla muhabirimize aktaran Balıkesirli, bu süreçte hiçbir kamu kurumundan maddi ve manevi yardım almadığını üzüntüyle ifade etti. Közmatik olarak adlandırdığı, biber, domates, soğan köz makinesinin prototipinin ise Çinliler tarafından çalınarak piyasaya sürüldüğünü Türk Patent Enstitüsüne konuyla ilgili şikayet başvurusunda bulunduğunu söyledi. İnovasyon Herşeydir. Türk toplumunu kalkındıracak tek şeyin yenilikçilik olduğunu, Allah ömür verdikçe icat çabalarını devam ettireceğini söyleyen mucit, devlet bir laboratuvar kurar iki de kimya doçenti verirse, sirkeyi kırsal motorine dönüştürecek bir icat yapabileceği müjdesini verdi.
TÜBİTAK: Kapımız herkesi Açık ama önce Makale
Konuyla ilgili telefon görüşmesi yaptığımız TÜBİTAK yetkilisi, her türlü icadı desteklediklerini ama önce konuyla ilgili hakemli İngilizce dergide iki makale yayımlanması gerektiğini söyledi. Muhabirimizin, video , cd, dvd player ile ilgili icatları yapanlar makale yayımladı mı? sorusuna, “Bilmiyoruz, birileri bu konuyu da incelemeli” dediler. Ayrıca yetkili, Balıkesirli’ye kurumsal olarak destek veremediklerini ancak çay ocaklarında mucidin süzgeç aparatının kullanıldığını vurguladı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)